Çocuk Esirgeme Kurumu

Çocuk haklarının hayata geçirilmesi, demokratikleşmenin en önemli göstergelerinden biri olduğu halde, çocuğa karşı şiddet küresel ölçekte bir sorun olmaya devam etmektedir. Çocuklar; evde, sokakta, okulda, işte ve bakım kurumlarında, ebeveynlerinden, öğretmenlerinden, kamu görevlilerinden ve diğer çocuklardan şiddet görmektedirler. Her çocuğun korunmaya ihtiyacı vardır. Bazı çocuklar, cinsiyet, engel durumu, etnik kimlik, yaş gibi özellikleri nedeniyle daha fazla risk altındadırlar. Bu özellikler kesiştiğinde riskler de katlanarak artmaktadır. Şiddetin hem çocuklar hem de toplumlar üzerinde psikolojik, sosyal, ekonomik birçok olumsuz sonucu vardır.

Şiddetin önlenmesi mümkünken, şiddetin olumsuz etkilerini tamamen telafi edebilmek neredeyse imkansızdır. Devletler, çocuğa karşı şiddetin önlenmesi konusundaki yükümlülüklerini başta Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (BM ÇHS) olmak üzere, uluslararası sözleşmelerle teyit etmiş ve bu yükümlülüklerini önleme, müdahale ve iyileştirme mekanizmalarını kapsayan sistemler aracılığıyla yerine getirme taahhüdü vermiştir.

BM Çocuğa Karşı Şiddet Araştırması (2006) ve BM Çocuk Hakları Komitesi’nin 13. Genel Yorumu da tüm şiddet biçimlerini tanımlayan ve müdahale eden mekanizmaları içerecek şekilde çocuk koruma alanının güçlendirilmesi gereğine vurgu yapmaktadır. Bu türden bütünsel bir yaklaşım sağladığı için sistem yaklaşımı; UNICEF, Save The Children World Vision ve Child Frontiers gibi uluslararası çocuk hakları kuruluşlarının da çabalarıyla çocuk koruma alanında tercih edilmektedir (Terre des Hommes 2014, UNICEF 2011). Çocukların korunmasına ilişkin bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi eğitim, sağlık, aile, adalet, sivil toplum gibi birçok alandaki hizmetin etkili ve verimli koordinasyonuyla mümkündür. Bu alanlardaki hizmet ağının birbirine bağlı olması; çocuk “tökezlediğinde” düşmesini engellemesi, “düştüyse” ayağa kalkmasını sağlaması gerekmektedir. Hizmetler ve sektörler arasındaki ilişki ağı ne kadar güçlüyse çocuğun tökezleme olasılığı o kadar azdır; ancak boşluklar, çocuğun doğrudan düşmesine neden olur. Sistem yaklaşımı; ilgili tüm birim ve aktörlerin dahil olduğu, farklı şiddet biçimlerini ve çocuklar arasındaki yaş, cinsiyet, engel durumu, sosyo-ekonomik düzey gibi farklılıkları dahil eden bütüncül bir bakış sağlamaktadır. Türkiye, yaklaşık 25 milyon olan çocuk nüfusuna çeşitli hizmetlerle koruma sağlamaya çalışmaktadır. Türkiye’de çoğu Suriyeli olmak üzere yaklaşık 4 milyon sığınmacı ve mülteci yaşamaktadır ve bu grubun yaklaşık 1,7 milyonunu çocuklar oluşturmaktadır.

Son dönemde, çocuklara sunulan hizmetlerin nitelik ve nicelik bakımından iyileştirilmesi için birçok yasal, yapısal ve uygulamaya dönük değişiklikler yapılmıştır. Ancak bu çabalar, hizmetler ilgili yaşanan sorunlar, değişen toplum yapısı ve farklılaşan sorunlar, toplumda şiddetin artması ve normalleşmesi vb. sonucu giderek daha fazla çocuğun şiddetin doğrudan ya da dolaylı mağduru olmasına yeterli olamamaktadır. Bu çalışmanın amacı sistem yaklaşımı temelinde Türkiye’de çocuk koruma sisteminin genel bir haritasını çıkarmak; çocuğun korunması sürecindeki hizmet ve kaynakları değerlendirmek; sistemde geliştirilmeye ihtiyaç duyulan noktaları belirlemektir. Bu çıkarımın, diğer alanlarda olduğu kadar çocuk koruma alanında önemli bir işlevi olan sivil toplum örgütlerinin çocuk koruma alanındaki yerini değerlendirmek ve özellikle çocukların korunması konusundaki savunuculuk çabalarını güçlendirmek açısından yol gösterici olacağı beklenmektedir.

Web hosting by Somee.com